|
BİR SORU İŞARETİ Bir kekik kokusu tuter sabahın seherinde Denizde bir balık kayar, bir yıldız solar gokte Ve sabah türkü gibi yayılır Salyangozların izleri uzar toprakta Otların arasında gider kaybolur Bir salyangoz kadar olamadım, der şair Ayak izlerimi tutmayan topraklarda yürüdüm Unutmasını bilen kadınları sevdim Trenle geceyarısı geçilen kentleri.. Şimdi bir soru işareti gibi kaldım şu dünyada. Dokunup yaprakların üstüne düşmus çiylere Uzanıp gölgesine bir portakal ağacının Kulak vererek cırcırboceklerinin sesineBu şiiri uyku haliyle yazdım Akdeniz bir çaydanlık gibi fokurduyordu az ötede Biraz sonra kalkıp yüzümü yıkarım artık Sonra bir kitap okurum, ya da çicekleri sularım. GÖÇMEN ÇİÇEK Aykırı bir uçurumum yolunun üzerindeElini uzatacağın dalları yamacında saklayan Birdenbire patlayan Bir çığlığım sessizliğinde Ele-güne karşı seni utandıran. Yaz günü palto giyerim Ceplerim dolu dolu şiir Gören beni deli sanır Adım kaçığa çıkar keşke kaçsam Keşke kaçabilsem şu dünyadan. Aykırı bir şiirim kitabının arasında Kargacık burgacık bir yazıyla yazılmış Sondan okumaya başla Nokta koy her dizenin önüne Anlamaya calış.. * * * Bedeninin bir noktasından dalıp Yüreğini bulabilirim Geceyse, başlar yastığa düşerseVe yorgunsa yüzün Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip Kandiller gibi başucuna koyabilirim.. Ey bütün tufanların ardında Bulduğum dinginlik! Göçmen çiçeği dünyanın Kökleri ardısıra sürükleyen çılgınlık! Madem ki yaşam bu Madem ki taşın taş olmaktan ötebir umarı yok Bir türkü söyle kadınım Yürüsün dünyaya mutluluk... * * * Yağiyor incecik bir yağmur dışarda Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur Islak toprak kokusu Doluyor odama Sıkılıyorum Kitapların üstüme yıkılacağından Korkuyorum şimdi Yel esiyor Sökuyor duvardaki bir resmi Yerine senin yüzünü koyuyor. Yüzün şimdi karşımda Yüzün akşam karanlığında Toprağın üstüne bırakılmış Bir demet çicek gibi parlıyor.. O zaman açıyorum Bütün perdeleri O zaman yakıyorum Bütün ışıkları Camları darmadağın ediyorum Yüzünü avuçlarıma alıyorum Alnını öpüyorum Dünyayı öper gibi... * * * Sana uzanamadığım gün Ellerim yok sanıyorum Senin bakışlarını yakalayamadığım gün Gözlerim yok.. O zaman bir yumruk bütün gücüyle vuruyor Eski bir piyanonun tuşlarına Binlerce martı Kayalıklara çarparak ölüyorAyışığı tutkal gibi Yapışıyor pencereme Açamıyorum perdeleri Şiir yok artık Türkü dindi.. * * * Meyvelerini taşıyamayan Ağaçlar gibiyim Sularını taşıran ırmaklar gibi.. Bu kadar mutluluk cok bana Onu gunlere Onu aylara bölmeliyim Ve bir tek gülüşünü senin Kutlamalıyım yıllarca... * * * Sana yüregimde bir sürgün yeriGöçüp konacak Bir toprak yaratsam Kadınım, sarışınlığınin bittiği anı Gizli bir esmerliğe eklesem.. göcmen çiçek Her yerin yabancısı Yolların, yolların ötesinde bize bir tek Yarınlar kaldı Göğün tükenip, denizin Başladı yerde... GÜLŞİİR Geceyarısı, karanlık bir bozkırdaIşıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım içinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlıgın Ortasında nasil barışılabilir? Anlamak isterim, hangi yasa Bir beşikle bir darağacını Aynı ağaçtan, ne adına varedebilir? Sorular sormak icin geldim şu dünyaya Yasım acıların yasıdır Boynumu üzgün bir çicek gibi kırıp da Yollara düştügümde, başımda deniz köpüklerinden Ya da sabah yellerinden bir taçla Yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım Geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım Bu söylencenin bir yerinde durakladım Ve anlatamadım, konuşamadım bir daha. Acını ödünç ver bana, gözyaşlarını Damarlarında uyuyan sevinci ödünç ver Yitirdim çünkü onları da.. Ilenmiyorum, el çırpmıyorum artık Ne aklımda yaşadiılarım üstüne düşünceler Ne de geleceğime dair bir tasa. Gelirken çan çalmıyor yalnızlık Bir adam, bir sokak, bir ev Yüzle, gülüşler, susuşlar boyunca Soruların vardı senin, ne çok soruların Gözlerin dunyayı eleyip dururdu boyuna Bir fısıltı gibi başladı sevgim Cığlık oldu, kağıtlarda çiçek açtı sonra Sonrası...Mutlu bile olduk bazı Artık sen yadsısan da ne kadar Ya da ben bilmiyorum mutluluk nedir Anlatsın yollar, yollar, yollar... Şimdi gece, soluğumu verdim içime Az önce kağıtlara gül kuruları serptim Dolaplardan kekik, nane kokuları çıkardımÖylece serptim, seni yazacağım diye Sen ki, deniz görmemiş bir deniz kızısın Aklımın almadığı bir yerde, öylesin Şimdi gece, iki kişilik bu yalnızlık Bize artık yeter de artar bile... Dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın En yakın dostlarımın birer birer Vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların Ölümünü gördüm, ama kimse İnandıramaz beni öldüğüne sevgilerin! Yaşam ki bir kum saatidir usulca akan Dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkca Yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır Vereceğimiz tek şey budur dünyaya. Şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen Yüreğimi bir gün yollara atarsam Bir gün bir nehir yataklarına dolarsam, korkarım Suyumun coğu senden yana akacak Bütün sözcüklere adını ekleyeceğim Güldeniz, Gülekmek, Gülyağmur, GülsarapGülaşk, Gülsiir, Gülahmet, Gülerhan Ey gül yaşamım, yitip giden düşlerim! Gecelerdi, solgun - sessiz tüterdi yüzün Yatağımda bir kımıltıydın, dilimde türkü Uykusunda konuşurken sesini öptüğüm Varmak için beyninin kıvrak dağ yollarınaKokundu, bedenimi saran o ince buğu Esintisinde usul usul yürüdüğüm Ki değişmem yaseminlerle, portakal ağaçlarıyla.. Sanki bir kız yürürdü yollarda Evimin sokağına girer, paspasa ayaklarını silerdi Kapımı açardı gümüş bir anahtarla Sanki hep gelirdi, sevişirdik bazı, konuşurdukTozlu kitapların yığıldığı odalarda Kalırdı duvarlarda gülüşünden bir tini Yatağımda bedeninden bir oyuk. Benimse ellerim titrerdi, alnının aklığından Saçlarına saçlarına doğru titrerdi Şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerimTitremiyor artık , yolunu biliyor şimdi Geceyarılarını çoktan geçti Bu şiir bitmeyince varolmayacak ellerim Ellerim uykusuz, ellerim geberesiye yalnız Süzülüp alçalıyor karanlığa doğru. Bütün yaşamım seninle geçiyor belleğimden Seninle var ve seninle sürüp gidecek artıkBir akdeniz kentinde limon koklayan Ve hep ufkun ardına bakan çocuk Acıyı buldu sonunda, kanayan bir gülden Çaldı yüzünü bir yaşamlık Geçer şimdi dumanlı bir kentin sokaklarından Şaire çıkar adı - az buçuk kaçık. Yeryüzünden silinmiş ırkların sonuncusuyum ben Oturup da şimdi aşk şiiri yazmam bundan Gülsün köpek sürüsü, lime lime edip Bu dizeleri, satsınlar haraç-mezat Doğru, benden sonra da tufan kopmayacak Ama haykıracağim laflarını tuzla kesip Yitip giden bu aşkı, nefesim tukenene dek. Beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular Neresinde yanıldik biz bu yaşamın? Hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı Acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak? Kalbimde yillardır kabuk bağladı yaralar Ödüm kopuyor, bir gun hepsi birden kanamaya başlayacak diye Yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeyeHep direnen bir yanım kalacak Adımın soluk izi, acının seyir defterinde. şimdi gece, bindokuzyuzseksenikiyle Üçyüzaltmışbeşi çarp - oradayım işte Yorgun değilim, umarsızım yalnızca Geçmişle geleceğin öpüştüğü yerde bir noktaGibiyim ve çoktan dürüldü defterim Uçurumlar üstünde uçuşur dizelerim Onlara köprü olacak bir beden yoksa da.. Bu benim yalnızlığım, dalsızlığım benim Kana kana içtiğim çesmelerden susayarak ayrılmak Titreyen bir ışık karanlıklarda Onu kim görebilir, kim tanıyabilir?Sonuda hep bir soruyla karşı karşıya kalmak Boynumun borcu bu, ödenmedi yıllardır. Her aşktan böyle bir şiir kaldı bende Yaşamımın bir dilimini özetleyen Unutuşun çiçekleri bunun için hic açmıyor Donuyor bir gülüş tek bir dizede Yaşanmış yüzlerce anı, buruk bir özlem Çivileniyor beynimin bir yerlerine Geride -hayır- acılar filan da kalmıyor Bir boşluk yalnızca, uçurumlara özenen. Nefret ediyorum ve seviyorum seni Girdiğin bütün kapıları açık bırak Birazdan git diyebilirim çünkü.. Çağım yalnız bırakmıyor beni, ellerini Tutuşumda, usulca öpüşümde dudağını Çağım aramızda çekilen kanlı bir bayrak Uzayan, akan bir irin yolu gibi. Sözcükleri güden çobanları var kalbimin Beynimin yaşamı saran kıskaçları Bitsin dediğim yerde bunun icin başlıyorum Yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan Sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri Ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki Böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam. Çapraz yalnızlıklar astım göğsüme Yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur Gözlerle, dillerle kuşatilmis bir ülkekalbimdir ona tek sınır Susmayı bunun icin severim bir cığlık gibi Donup kalır sesim kendi göğünde Onu ne anlayan, ne de duyan bulunur. Yaşamım sonsuz bir hac yolculuğuna dönüşüyor burada Kendi içimde ya da uzak yollarda Bulduğum ve yitirdiğim bütün varlıklar Bir mozayiğe biçim veriyorlar sessizce.. Bende dünyanın acısıyla sevinci öpüşüyor Irmakların birleştiği o nokta benim İtilip tekmelendiğim bütün kapılarda Bana atılan her taş şimdi çiçek açıyor. Bir gün anlarsın beni neden suskunumDünya içimde konuşurken böyle Bedenimi aşıyor yorgunluğum Karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor Bu öyle bir cığlık ki, susuşlar kalıyor geride Ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor. Adını çoktan unuttun yüzün aklımda Ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorumAma her güzellik nasılsa kendi adını bulur Bunun için ben Gül dedim sana.. Yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa Kökleri toprağı saramaz olur Üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan Söylenecek bir tek sözüm kalmazsa Çizerim yüzünü kuşların kanatlarına Her çırpınışta gökyüzüne dağılır Yüzün, hücrelerine varana dek uçuşur. Kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor Parklar, sokaklar, söylenmiş ya da söylenmemiş sözler Yazdıkça biraz daha unutuyorum seniVe her yerde düş tacirleri, şiirseviciler Bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar aptalca Büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü Ben aşkın son hasatçısı, son peygamber Gülünç, soyu tükenmiı bir varlığı oynuyorum boyuna. Sana artık bir sığınak olsun bu şiirNoterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır Düşün, kalemimi sen tuttun yazarken Yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi Öyle acemilikler yaptım ki ben Hiç kalır bu şiir onların yanında ve Nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen. Görüp göreceği son şey bu şiirdir dünyanın Çığlığımdan arta kalan bunlar olacak Aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum Bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak Yakınmıyorum, yerinmiyorum hiçbir şeyle Kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir Bir yeniyetmen in altını çizeceği dizeler benden Senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak... OĞULAnne ben geldim, üstüm başım Uzak yolların tozlarıyla perişan Çoktan paralandı ördüğün kazak Üzerinde yeşil nakışlar olan Anne ben geldim, yoruldum artık Her yolağzında kendime rastlamaktan Hep acılı, sarhoş ve sarsak Şiirler çırpıştıran bi adam Kurumuş kuyunun suyu, incirin sütü çoktan çekilmiş Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi Ayrık otları, dikenler bürümüş Kapıdaki çıngırak kararmış nemden Atnalı ve sarmısak duruyor ama Oğlum, mektup yaz diyen Sesin hala kulaklarımda Anne ben geldim, ağdaki balık Bardaktaki su kadar umarsızım Dizlerin duruyor mu başımı koyacak? Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın.. TÜRKÜUyandım, dağlarda duman Ovada sabahın tütsüsü Deniz ürperiyor uzaktan Koynunda güneşin gülü Kanat kanat dağılsam Unutmam kendi göğümü Gelirsin bana sulardan Yüzünde yosunların tülü Yaşamak, seni seviyorum Demenin başka türlüsü.. |