Abdullah Anar

Geri Ana Sayfa Yukarı İleri

 

 

HİROŞİMA'DAN CARETTALARA

Dün hiroşimada

bin insan

bin candı

Bir insan tetiğe bastı

bin canı aldı

ve bin yıldız oldu bin can.

Gel bugün

bin yıldız

altında

başka bin yıldızın

bin cana dönüşünü izleyelim.

ve onlardan

sevda alalım denize duyulan

umut alalım yaşama dair.

 KORKU

Her öykü en az bir kötü içerir,

içermeli

İçermeli

ve içerlememeli

kötü düşüncelere,

katılmadığımız

söylemlere

kaygılara.

Kaygı yada korku

insana tanrıdan birer armağan.

kendinden

farklı olsun istemiş

ve oldurmuş

tanrı yada tanrılar.

Ve insan korkuya

korkuda insana dair

işte demiş tanrı yada tanrılar

belki de Sokrates.

bu noktada sen başlıyorsun.

yüzleşmek ve aşmak.

aşmak yada aşmamak

olmak yada olmamak

sen,

olmanın mücadelesini

verdin ve kazandın.

bizde kazanmak

keyif değil bir tanem

yepyeni mahkumiyetler

bizde varmak;

yeni hedefe

bilet almak için verilen

kısa bir mola,

ve sonsuza dek mücadele

sürüyor ve sürecek

beyinde

evinde

sokakta

aşmak yada aşmamak

olmak yada olmamak

işte

bütün mesele

 

 

NE OLACAK

Ne olacak söyleyeyim,

Öncelikle aşık olacağız her gün yeniden.

Her gün birine yada başka birine.

Hep anlamlar yükleyeceğiz güne ve düne.

Özgür olacağız örneğin düşünürken

Bırakacağız şu teknik adam yalın bakışını

En yalın yaşamımızı dahi süsleyeceğiz ve

Anlamlandıracağız yaşamı en anlamsız anında dahi

Ve aşık olacağız yeniden her gün

Birine yada başka birine

Kendimize putlar yapacağız tapacak,

Bir vuruşta yıkacağız ertesi gün yaptığımız putları

Yeni putlar gelecek ertesi gün

Ve daha ertesi

Yıkılması an meselesi

Yani aşık olacağız yeniden her gün

Birine yada başka birine

Doğaya bakacağız, çevreci şefkatini bırakıp

Bir parçası olduğumuz sorumluluğu ile

Bir parça olmaktan öteye gitmeyecek iddiamız.

Hep birşeyler bekleyeceğiz

Çok şey olacak

Önce biz çoğalacağız ve çok olacağız

Yani aşık olacağız yeniden her gün

Birine yada başka birine

 

ON CAN

Ulucanlarda

uluyacan diyenlere

direnen

on can

can verdi

toprağa, suya

Işık oldu

güneşe.

Ulucanlarda

ışık oldu

on can

uyuyacan diyenlerin

emrine

uyarken

biz

çoğunluk

sessiz.

 

OTUZ SEKİZ ÖMÜR

Yaş Otuzu geçti mi

fark etmez

Her yılın aynı heyecana

bir ilave

kat sadece

Söylenmez otuzundan sonrası

ömrün,

gizlenir.

Bazen yaşlanma korkusu,

bazen artan kırışıklık

bazen beğenilememe

Deprem gibi otuz

ve otuzdan sonrası

Depremde evi yıkıldı

ve umudun altında

kaldı ise

binlerce can

ve yaşlanamadı

ve diyemedilerse

Denmesi zor yaşları

ve gizleyemedilerse

otuzundan sonrasını

ömrün

Yani ömürleri topyekün

gizlendi ise

Üzerlerine yıkılan

umutları altında

Sen söyle !

Bir zaferi anımsatan

30 ağustostaki doğumunu

her yılıyla hemde

hemde her günü

her düşü

ve her gülüşüyle

gülümseyerek söyle

otuz sekiz yaşının

otuz sekiz ömre

bedel olduğunu.

 

ÖZLEM

Özlemi indirdik falezlerden,

yüreğimize ellerimizle.

Gecenin karanlığı

6 yürekten gelen ışıkla aydınlandı.

ve her yer gündüz

ve özlemlerimiz

indirdiğimiz, sevgimizin tam ortasına.

Bin öykü yaşamış özlemimiz küsmüştü

ki tüm insanlığa

bir el verdik.

elimizi tuttu.

aşağı indi.

aşağı indi

çünkü çok yukarıdaydı.

çünkü biz çok aşağıdaydık.

uyuyabildik özlemimizi hissedemeden günlerce.

biz çok aşağıdaydık ve o çok yukardaydı.

özür diledik.

af istedik.

sorumsuzluğumuzdan utandık.

direnişini örnek aldık.

özlemimiz direndi biz direnemedik.

Sadece direnişini örnek aldık.

O her şeye rağmen dedi.

ve bizi affetti.

affedildik.

affetmeyi öğrendik.

Adı neden özlemdi.

neye özlemdi.

neden özlemler bitti

ve özlem rafa kaldırılır gibi falezlerde bırakıldı.

bilemedik.

şaşkındık.

şaşkınlığımız uzun sürdü.

konuşamadık.

karanlığa alışan gözlerimizle seslenmeye başladık.

seslendik.

söz verdik.

Hayallerimiz vardı.

özlemlerimiz kadar önemli.

sınırsız sanırdık.

Görülen gece hayallerimiz sınırlarını aştı.

 

QUO VADIS

Bizi düşünüyorum

beni bırakıp

hangi kavşakta rastladık birbirimize

ve çarpıştı arabalarımız karakolluk olduk

hangi paralel iki çizgi kesişti

hangimiz dik kenardı

hangimiz yatay

hangi dağda vurulduk

üç beş gram metal vücutlarımızda

aşkımızdan bir kan damlası

düştü kimliklerimize

hangi çocuğun gözlerinde ışıktık

öğrendik sevmeyi yalınayak

bir gece yarısı

yukarda ay ışığı

özlemlerimiz

hangi ülkede anıt

kule yada mabet oldu aşkımız

efsaneler yazılan uğruna

yürekler tarafından

quo vadis

nereye gidiyoruz

beraber el ele

yalın ayak yüreğimiz

gülümseyen yüzlerimizle

bilmiyoruz

bilmekte istemiyoruz.

 

SENİ BEKLERKEN

Seni beklerken

birtanem,

Bir tane düşündüm.

Gözlerin kadar güzel,

ışığın kadar aydınlık

Bulamadım.

Seni beklerken bir tanem

düşümü bekledim

gerçeğimi yaşadım.

En güzel beklemek

en güzeli beklemek

idi

seni beklemek.

Ve en güzel dut ağacının altında

beklerken seni bir tanem

dünü düşündüm

evvelsi günü

Dün Hiroşima

evvelsi gün tiner

ve sevgisiz eller.

Ellerini düşündüm bir tanem

seni beklerken

bir çocuk düşü kadar yumuşak

ve sevgi dolu

Beklerken seni bir tanem

bir tane düşledim

ellerin

bir gerçeğimiz

çocuklar

ve yüreğimizde

umutlar

Seni beklemek

sana kavuşmak bedelli

en güzel işti

yaptığım.

 

ULAŞIN DÜŞÜ ya da DÜŞÜŞÜ

Düşünün ulaştığı

Ulaşın düşündüğü

ile aynı olmaması

Ulaş'ı düşündürdü

Ulaş düşündü

düşünü söyledi,

düşü ütopya

düşü Tanrı

Tanrısı düştü

Düşündü

düşüncenin ulaştığı

noktayı ötelemek

için.

İçine sığmayan

düşünü

söyledi

suçlandı,

bozduğundan

alışılmış düşleri

Şimdi içerde

yine düşünüyor

düşünceyi ötelemek için

buraya düşmeye

değer miydi?

 

VAROLUŞÇU

Sen bana vardığında,

ben sana vardım.

sen bana var

ben sana yok

olamazdı

çünkü vardım.

var olmanın

sınırsız sevinci

sevgi seli

sevgiliye

hiçbir şey

yoktan var olamazdı

Sen bana varmadan

önce de vardın

yokların arasında

sen beni gördün

ve bana vardın

var oluşçu sendin

var eden sen oldun

seni sevmek,

sana varmak,

ya da var olmak

hepsi aynı aslında.